Ilgaz Dağı Zirve Yürüyüşü 28-29 Mayıs 2016

IMG-20160530-WA0136 IMG-20160530-WA0132 IMG-20160529-WA0043 IMG-20160529-WA0040 IMG-20160529-WA0030 ılgaz-zirve-toplu ılgaz-kmap ılgaz-dağı-zirveye-az kala ılgaz-dağı-zirve-sevinci ılgaz-dağı-zirve-hatırası ılgaz-dağı-yürüyüş ılgaz-dağı-yağmur-altı ılgaz-dağı-orman ılgaz-dağı-mola ılgaz-dağı-kardeşliği ılgaz-dağı-kamptan ılgaz-dağı-kamp ılgaz-dağı-kamp yağmur ılgaz-dağı-kamp manzarası ılgaz-dağı-geri-dönüş ılgaz-dağı-ekip ılgaz-dağı-çiçekler ılgaz-dağı-çadır-yemek ılgaz-dağı-batux ılgaz-dağı-arac-beklerken ılgaz-dagı-zirveye-dogru ilgaz-dagi-zirve-sırtı ılgaz-dagı-zirve ilgaz-dagi-kamp2 ilgaz-dagi-kamp ilgaz-dagi-kahvaltı

 

Ilgaz Dağı, bir dönemin türküsü, çocukluk anısı, anılarımızın sevimli ama yüce bir dağıydı.  Ilgaz ismini telaffuz ettiğinizde, karşıdakinin “Anadolunun sen yüce bir dağısın” diye karşılık verdiği bir duygunun parçasıydı.

Benim için başka bir anlamı daha var. O da dağlara olan sevgimin bir yansıması olan biricik kızımın ismi olması.

Gelelim bizim faaliyetimize, Dikey Dünya kapsamında 28-29 Mayıs 2016 tarihinde havaların henüz yaz mevsimine geçemediği bir vakit organize olduk.

 

İlk defa gidiyorsanız (benim gibi) bu yol bilgileri size çok yardımcı olacaktır;

Bu bilgi Küçük Hacet zirvesi için geçerlidir. Ilgaz Dağında iki zirve vardır, bunların arasında yükseklik olarak çok az fark olmasına karşın, bunlar birbirlerine oldukça uzak konumdadır. Bu yüzden verdiğim bilgileri Büyük Hacet zirvesini kapsayan bilgiler değildir. İstanbul’dan çıkıldığında önce Ankara yönü sonrasında Samsun yolu takip edilir. Son olarak Kastamonu tabelası takip edilir. Ilgaz ilçesi yakınlarında Kastamonu yönüne dönülür. Buradan sonra dağ çıkışına başlarsınız.  Bu çıkışınızı “Kastamonu il sınırı Ilgaz geçidi 1875” tabelasına kadar sürdürmelisiniz. Tabelanın bir öncesinde “Karayolları  Misafirhanesi” binaları ve onun da önünde sağa ayrılan bir toprak yol vardır. İşte bu yol Ilgaz Yaylasına giden ve sizi zirveye götürecek olan yolun bağlantısıdır. Bu toprak yolda yaylayı görene kadar her zaman solda kalın, bir iki yol ayrımı göreceksiniz.

 

Araç ile toprak yolda ilerliyorduk ki, ilk hafif rampada aracın buraya girmemesi gerektiğini, Ali abinin “kaldık” sözü hatırlattı. Hava serpinti şeklinde yağmakta ve her yer çamur. Aracı karayolu kenarındaki açıklık alana çekerek, mıcırlı olan bu zeminde rahat rahat hazırlandık. Tüm kamp yükünü sırtımıza alıp Ilgaz yaylasına yani kamp kuracağımız yere kadar devam edecektik.

 

Yoldan ilerlerken ormanın sesi gerçekten muhteşem, her yerden sular çağıldıyor. Sağımızda solumuzda çok uzun ve düzgün yapılı ağaçlar var, sisin içinde olduğundan çok daha ihtişamlı yükseliyorlar. Doğada ilerlerken en keyifli olanı, bir sonraki aşamayı bilmeden merak ederek ilerlemek. Yaylaya varınca sarı kır çiçeklerinin olduğu bir bahçe ile karşılaştık. Gerçekten çok zengin bir bitki örtüsü var. Gitmek ve görmek gerek…

 

Çadırları sıcaklık farkı için açıklık alana değil de orman girişine yakın bir yere kurduk. Önümüz çayırlık, yanımız dere ve arkamız yüksek ağaçlı orman…

Çadırları inceden yağan yağmurun altında kurduk. Doğayı yakinen bu gece hissedecek olan yeni arkadaşlarımız sayıca fazlaydı. Doğada konaklama veya faaliyet konusunda en iyi başlangıç mevsimi yaz aylarıdır. Ama mevsimden dolayı biz henüz yaza başlayamadık 🙂

Biz bunu geleneksel hale getirmiştik. Her Dağ faaliyetimizde çadırları kurup sonrasında toplu bir kahvaltı hazırlayıp, hep beraber uzun uzun kahvaltı etmek. Bu kez şartlar çok uygun değil, yağmur dinecek gibi görünmüyor. Sorun yağmurun yağmasından çok, ertesi gün sis açarda hava biraz daha iyi olursa zirveye çıkmayı deneyeceğiz. Kıyafetler ıslanırsa, yukarıda zirveye yakın bölgelerde havanın soğuduğu ve rüzgarın arttığı bölgelerde sorun yaşanabilir.

 

Çadırlarımızdan çıkıp arkadaki ormanlık alana giderek büyük bir kahvaltı organizasyonu yaptık. Dev ağaçların altında, kuş sesleri, çağıldayan suların sesi ve yağmur damlalarının altında sıcak çaylarımızı yudumlarken ıslaklık pek hissedilir şey değildi. Açıkçası yarından umutlu değilim, yani bu havada zirveye çıkılması pek mümkün değil. O zaman kamp kültürünü yaşamak gerek. Bir kampın en büyük gereksinimi ateştir. Dağ kıyafetleri ile böyle bir şeye asla razı olmam ama bu kez farklıydı sanırım.

 

Ateş yakalım mı önerim kalabalıkta bek ciddiye alınmadı. Yakarken biraz tuvalet kağıdı ve bolca ciğerden körüklenen nefes kullandık. Ağı ağır serpinti şeklindeki yağmurun ortasında tüten bir ateşimiz oldu. Etrafında çamur zeminin üstünde sohbetleri, çayları kahveleri, şarkıları ve türküleri varın siz hayal edin. Ateşin meditasyon etkisi bizi akşam 19.00’a kadar kendisine bağladı.

 

Akşam karanlığına yakın sökün eden kamp sakinleri birer ikişer çadırlarına çekildiler.

Akşam karanlık çöktüğünde çadırlarda lambalar yanar, sıcak yemekler yenir. Geceyi su sesine vermeden önce son muhabbetler giderek fısıltıya dönüşür ve sonra doğanın içinde kaybolur gideriz.

Doğa ve sentetik ne kadar karşı uçtalar. Doğaya gelip hazır çorba içmek benim için böyle bir şey. Son zamanlar şehirde dikkat ettiğim doğal besin kültürünü doğaya da taşınmakta erinmiyorum hiç.

 

Akşam yemek menüsü

Ev yapımı tereyağlı tarhana

İsli etli ve kuşkonmazlı 10 yumurtalı omlet (sabah yağmurda yapılamayan yumurtalar)

 

Çadırımıza konuk olan Şeyma ve Hüseyin’e yanlarında getirdikleri mısırı patlatarak ikram ediyoruz. Yarın 04:30 da zirveye yürümek için hareket edeceğiz.

Doğada siyah kutu yoktur ki karşısına geçip hipnotize olasınız. İnsan vardır, sohbet vardır. Geçmişi düşünmez, geleceğe bakmasınız anı yaşar, anda kalırsınız. Yaşamın sırrı da bu sanırım.

 

Gece erken çöker kamp’a, zaten çok uyumazsınız arınmış dinginlikte ve bol oksijende vücudunuz erken doyar uykuya. Hareket saatine bir – bir buçuk saat önce doğanın sesi fısıltı sesleriyle bölünmeye başladı. Hareket etmeden önce iyi bir kahvaltı yapmalı ve sindirim için bir süre beklemeli. Karınlar doyduktan sonra dışarıda hazırlananların lambaları ve konuşma sesleri gelmeye başlıyor. Her yanımız ıslak olsa da en azın gökyüzü kuru görünüyor. Dağların gelinliği diye tabir edilen sis düne göre iyi olsa da özellikle yukarılarda yoğunlaşmış durumda

 

4:45’te çadır alanların ortasında buluşup son bir kontrol yaptıktan sonra yürüyüşümüze başlıyoruz.

 

Zirveye ilk çıkacaklar patika için önemli bilgiler;

Ilgaz yaylasına toprak yolu takip ederek gelirseniz sağınız ve solunuzda büyük açıklık alana varsınız. Burası göreceli olarak düz sayılır diğer alanlara göre. Geldiğiniz yerden devam ettiğinizde yolun ormana girdiği yerden soldaki yamaca girip yükselerek devam edin. İleride orman bitki örtüsü giderek zayıflıyor ve sırta açıklık alana varılıyor. Sırta çıktığınızda bazen inişli çıkışlı gidilen bu hat sizi zirveye kadar götürür.

 

Toprak yoldan ayrılıp ormana girdiğimizde zikzak yaparak kafa lambalarının ışığında ormanın koynuna doğru ilerledik. Dünkü kamp keyfinden sonra fire vermeden zirveye doğru yürüyoruz. Başlangıçta ıslak kıyafetlerde titreyen bedenler bayırda iyiden iyiye ısınmıştı. Ama artık bundan bir adım daha ötesi terlemektir. Bu ısınma ve bir eşik sonrasına iyi dikkat etmeli. Kısa süre sonra raporlarda geçen ormanın bittiği sınıra geldik. Uzun molalarımız artık daha da kısalacak, sırtlar çok rüzgar alır bu da sıcaklığın düşmesi demek. Zayıf ve ıslak kıyafetli bedenler uzun süre hareketsiz kalamaz, hareket ile enerjiyi ısıya dönüştürmek zorunda.

 

Sırt hattında ilerlerken önümüz biraz açık ama daha ilerisi yok. Zirve sisli puslu oralarda bir yerde. Kısa bir inişe girmek üzereyiz artık, bundan sonra sadece zor şartlarda yetişen bitkiler ile baş başayız. İnişte Deryanın dün bana bahsettiği inişlerde sıkıntı yaratan sakatlığı tekrar etti. Daha zirveye çok var ve en dik yerlere henüz başlama öncesinde böyle bir şeyi dile getirmesi kendisi ve ekip için çok iyi oldu. Sisten çok kestiremediğim zirveyi 30-40 dk diye düşünüyordum. Derya için bir bivak yeri hazırladık. Yanına iletişim aletlerini de koyup. Biz devam ettik. Biz yükseldikçe sürekli göz seviyimizde kalacak bir yerde gerimizde bıraktık.

 

Biraz ileride Barış da kalmak istedi, biz zirveye doğru çıktıkça o da Deryanın yanına doğru inişe geçti. Çok uzun bitmeyen bir türkü vardır. Bir tepe var, o tepenin de ardında bir tepe var … Daha önce okumuştum ama sis içinde sanki bu döngü daha da katlanmıştı. Çıktığımız ve bitirdiğimiz tepeler hiç bitmeyecek gibi gelmeye başladı. Ekip daha başka fire vermeden sırtları tepeleri birer birer geçiyoruz. Yeni deneyim edininen arkadaşlar için yorgunluklar başladı ama inanç ve inatları tam 🙂 Sis giderek artıyor, bu rüzgar tanıdık gelmeye başladı Zirvelerden geçiş yaparken şiddetini arttıran rüzgarın tarzı bu. Yorulmuş bedenlere bir müjde versem bu sefer yanılmayacağım sanırım. Rüzgar soldan soldan iyice şiddetlenirken zeminimiz düzlendi. İleride taşlık alanlar görüyorum. Ve hep beraber Ilgaz Dağının K. Hacet zirvesine varıyoruz. Yine de sağa sola bakıp daha da yüksek bir yer var mı diye kontrol ediyorum 🙂 Arada sırada Barış ve Deryadan haberler alıyoruz. Zirve kutlamaları fazla sürmemeli hava giderek bozmaya başlıyor ve rüzgar oldukça şiddetli, ıslak ve yazlık giriş seviyesindeki kıyafetleri zorlar derecede.

 

İnişler hızlı olur, bazen tersi de olur. İniş ve çıkış kasları farklıdır. Özellikle ön diz problemi yaşayanlar için tam bir ızdırap olabilir. Biraz sonra Derya ile yaşayacaklarımızda biraz bunla iligli şeyler olacaktı 🙁

 

Çıkarken bir birinden farklı kondüsyona sahip bedenleri aynı ritimde tutmak zordur. Özellikle sonlara doğru. Eskilerden ekip tecrübesi olan Levent, Arzu ve Ceren bu konuda ekibe çok katkı sağladılar. Yukarılarda psikoloji çok pahalıdır 🙂

 

Dik inişi bitirmiştik boyun mevkine geldiğimizde yemek molası verdik. Yukarılar çok rüzgarlı ve soğuktu yemek yiyecek ve dinlenecek iyi olanak yoktu. Derya ve barış boyun hattının üstünde bir çıkış var orada olacaklardı ama şuan yoklar. Haberleşip ormanın girişine kadar yürüyeceklerini haber verdiler.

 

Zirvede üşüyen bedenler aşağılara inince ve bir şeyler yiyince hem ısınıp hemde keyiflendi. Oramnın girişine vardığımızda Derya ve Barışı gördük. Bacağındaki inişe bağlı sakatlık belli ki çok etkiliyordu. Ekibin tamamını bu hızla indirmeye gerek yok. Levent, Ceren ve Arzu ekibi aşağı indirirken ormanın içinde hızlıca akıp kayboldular. Ben, Cem, Baz, Murat ve kahramanımız Derya ile çok ağır ama şarkılar türküler eşliğinde orman inişine başladık. Tam çadırlara vardığımızda yağmur nerde kalmıştık der gibi hemen başlayıverdi. Bir saatlik bir süre içinde tatlı yağmurun altında toplanıp, ıslanmış ve ağırlaşmış kamp yükünü sırtımıza alarak aracımıza doğru yürüyüşe geçtik.

 

Araçlara parça parça varıldığından hazırlanmak ve yerleşmek kolay olmuştu. En azından biz en son vardığımızda her şey hazırdı. Yorgunluklar ve keyifler koltuklara devrilmişti. Ali abinin iki günlük şehir tecrübesine dayanarak ana yol yani samsun yoluna çıkar çıkmaz soldaki ilk tesise girdik. Gerçekten güzel şeyler yedik, yada bize öyle geldi 🙂

 

*** Fotoğraflar anonimdir, bir havuza paylaşıldığı için fotoğraf sahiplerini tek tek hatırlamıyorum. Herkese güzel karelerinden dolayı teşekkür ederim. Telif haklarını bir ara konuşuruz 🙂

Sürçü lisan ettiysek affola 🙂

 

Teşekkürler Ilgaz ekibi,

Sevgiler,

Mutlu İnan Akdağ

 

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir