Geziye araç yerine uçakla gitme fikrinden sonra kısa zamanda biletlerimizi almıştık. Son akşam havalimanında onüç kişi bulmak yerine o akşam acil işi çıkan üç kişi eksikti. Sabah 06:05 uçağımız S.G. havalimanından kalkarken hava oldukça açık arkamızda karanlık önümüzde yeni tan ağarıyor ve gökyüzü kızıldı.
Kayserideyiz, hava açık hava sıcaklığı erken saatte -2 derece dolaylarında. Serdar abi üzerinden Çamardı ilçesinden ayarladığımız bir araç bizi çıkışta bekliyor olacaktı. (Sinan) Çok geçmeden Niğde yolunda ilerliyorduk. Sabah erken kalkan bedenler uçakta tatmin olmamış görünüyor. Serdar abi dağ evinde kahvaltıyı hazırlamış bizi bekliyordu. Bunu bilmek sanki yolu daha da uzatmıştı.
Yıllardır aladağlara giderken yol üstünde önünde pervanesiyle dikkan çeken dağ evine bu sefer konuk olacaktım. Üzerimize çöken dinlendirici sesizlik, tüm duyu organlarımızı harekete geçirmişti, en başta açlık. Görkemli köy tatlarını bulduğumuz sofrada bir hayli uzun kaldık. Kahvaltı sonrası odalarımıza yerleştik. Çok uzun yıllar dağcılık yapan Utku ve Serdar abi’nin (abi kardeş) Aladağlar sevigisi yıllar önce bu evi yaptırtmış. 22 dönüm arazi içinde, çoğunluğu elmalık, tam teşekküllü çiftlik olma yolunda son yıllarda atağa geçmiş, Aladağların hemen eteğindeki şirin bir yer. Artık dağ turizmi için son bir kaç yıldır hazırlanıyor Çukurbağ köyünün bitiminde… Dağ sevgisi ve verilen emek dağ evinin içindeki herşeyde yansıyor.
Öğle yemeği için yanımıza kumanyalarımızı alıp, Emli vadisinde yapacağımız 4-5 saatlik yürüyüş için hazırlıklarımızı tamamladık. Bizi dağa yaklaştıracak römork kısmı özel tasarlanmış traktöre yerleştik. Serdar abinin kaptanlığında açık havada yüksek kesimleri karla kaplı zirveleri seyrederek Emli Vadisi içine girdik. Sarımemetler yurdunda, traktörle olan münasebetimiz bitti. Kumanyaları çantalara pay edip, hafif titrek bedenleri biraz ısıtmak umuduyla hızlıca yürümeye başladık. Varış noktamız Koca dölek kamp alanıydı, Aladağların bu hayran bırakan görkemli manzarası eşlinde dağların kuçağına uçak ucak yaklaştık. Emli vadisi buradaki en derin vadilerden biri, seyir olarakta belki en iyilerinden biri. Fotoğraf makinaları hiç dinlenmeden sürekli çalıştı. Traktör yolu bittiğinde son orman olan Belik ortamanına girmeden kısa bir atıştırma molası verdik.
Koca dölek dağcıların çok sık kullandıkları bir kamp alanı, akşam pınarı vadisine de buradan geçiş var. Buraya vardığımızda akşam karanlığa girmek üzereydi. Her alandaki devasa kayaların içinde parmak kaya farklı bir şekil olarak seçiliyor. 200 metrelik dolomit yapısında bir kule. Uzaktan da olsa dev yapısı insanı büyülüyor. Sıcak içecekler, yanımızda getirdiğimiz termoslardan bardaklara boşalırken soğuğun ısırdığı dudaklarımıza sıcak öpücük atıyor J
Dönüşte yıldızların altında yürüyecek karanlığa göre saat planlaması yapmıştım. Ormanı çıkıp traktör yoluna vardığımızda gece yıldızlar ve biz ışıklarımızıda kapatıp traktöre doğru varmak için ilerledik. Sallana sallana bardaktaki ev yapımı şarabı içmeye çalışırken gece traktörün içinde dağ evine dönüyorduk. Serdar abinin kendisinin yaptığı bu şarabı bize yolluk olarak hazırlamıştı.
Traktörün sesi sustuğunda köyün sessliğinde dağ evinin önünde traktörü boşaltıp eve geçmiştik. Bir yandan şömine bir yandan sobayı yakmak için ummalı bir çalışmaya giriştik. Peşinden yemek hazırlığı, akşam yemeğimiz, etrafında şekillenen hoş sohbet… Serdar abiye ne kadar yardımcı da olmaya çalışsak da tek kişilik orkestra gibi. Bir enstrümandan diğerine geçerken hiç “detone” olmuyor J
İki gün boyunca içtiğimiz el yapımı değişik şaraplar şömine ve penceredeki dağ manzarası ile birleştiriğinde orada öyle bir ömür geçer hissi veriyor insana. Akşam yorgunluk bir kaç kişiyi yatağa erken mahkum etse de çoğunluk benim bağlamam eşliğinde şarkıları, türküleri söyleme çabasındaydık. Gece 02:00 ‘da bize göre keyif yatanlar için azap son buldu J
Sessizlik sabah 07:00’de bozuldu. Toplu bir kalkış olmadı, deniz seviyesinde yaşayan ve rakım olarak yüksek bir yere gelip bir de 4-5 saatlik yürüyüş yapan gurubun kalkmasındaki nazlanma normal sayılırdı J Kararlaştırdığımız saatte herkesin biraz ucundan tuttu bir çalışmayla kahvaltı önümüzdeydi. Bedenleri mutlu edecek bir kahvaltı saati sonrası cimbar vadisine yapacağımız aktivitenin planı ve eğitimini hızlıca aradan çıkarttık, şöminenin başında.
Bu defa yerlerimiz değişmiş olarak traktörde yerimizi aldık. Demirkazık köyü yönüne doğru geçerek, Cimbar Vadisi önüne traktörü park edip, kumanyamızı alarak vadiye girdik. Güneş almayan vadi oldukça soğuk. İleride ikiye ayrılacak ayrıma gelmeden solda bir marağa yapısı bulup içine giriyoruz. Basit bir bir çıkışla içine girdik. Hava sıcaklığı hissedilir derecede değişti. Bu çok uzun sürmeden kaplıcadaki soğuk su havuzuna atlar gibi dışarıdaki soğuk havayla buluştuk aniden.
İkiye ayrılan vadiden soldakini tercih ettik. Defaza kaya duvarları ile sarılı derin bir kanyon, dağcılık için tırmanış cenneti. Hem uzun duvar, hem spor tırmanış, her şey için uygun kaya var. Biz üç kişi traktöre hızlıca inip kaya tırmanış malzemelerini alıp ekip ile orta noktada buluştuk. Derecesi ekibe uygun kaya duvarının başında tüm ekip bir araya geldi. Soğuk kayalara dokunmak ısınan bedenler için kızgın demirin suyla buluşması gibiydi. Serdar abi ile rotayı açıp, bu kış soğuğunda isteklerini başta yeterli görmediğimiz arkadaşların birer birer çıkışlarını izledik. Rotayı toplayıp aşağı doğru inerken dağın yağış bulutlarıyla sarmalanmasını izledik. Yine sallanan traktör içinde dağ manzarası ve sıcak dağ evi …
Son yemeğimiz için sofradayız. Güzel yemeklerin bu sonuncusu olacak. Serdar abi, ekip, dağ evi dağlar uzun bir tanıdık gibi kaynaştılar. Uzun zaman yokluğunu hissedeceğimiz şöminen başında uzun uzun oturup şaraplarımızı dağ manzarasına karşı yudumladık. Bizi almaya gelen araç dışarıda beklerken ummalı bir taşınma vardı dağ evinden servise. Koşturmaca Serdar abi ile görüşüp aracın kapısının kapanması ile son buldu. Aracın içinde sızana kadar neşeli sohbetler, ve sonrası dönüş ritüeli.
fotolar: Mutlu İnan Akdağ, Nazmi Soner Özçoban, Didem Mullaoğlu
Mutlu İnan Akdağ